TBMM Başkanı Kurtulmuş, MIKTA Parlamento Başkanları zirvesi için bulunduğu Endonezya’da iç siyasete ilişkin değerlendirmede bulunurken “Yüzde 50+1 münferit bir konu olarak değil, yeni anayasa çerçevesinde ele alınmalı” dedi.
TBMM Başkanı, Cakarta’daki zirveyi izleyen Ankara Temsilcimiz Didem Özel Tümer’in de aralarında olduğu bir grup gazeteciye açıklamalarda bulundu.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “yüzde50 +1” tartışması konusunda, yeni anayasayı işaret etti. Kurtulmuş, “Sisteme dair meseleleri tek tek konuşmak yerine yeni anayasa çerçevesinde tartışılmasını daha doğru buluyorum” dedi. Kurtulmuş, konunun Cumhur İttifakı’nda bir sıkıntıya yol açıp açmayacağı konusunda ise “Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Bahçeli arasında karşılıklı saygıya dayalı fevkalade nitelikli bir diyaloğun sürdürüldüğünü görüyoruz. Bizim baştan beri söylediğimiz bir pazarlık ittifakı değil, bir ilke ittifakı olarak bugünlere geldi” dedi.
Kurtulmuş, Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya’nın bir araya gelerek oluşturduğu MIKTA Parlamento Başkanları Toplantısı için gittiği Endonezya’nın Başkenti Cakarta’da aralarında Milliyet’in de bulunduğu bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. Kurtulmuş’un iç politikaya ilişkin değerlendirmeleri özetle şöyleydi:
MİLLET ÜÇ SEÇİMDE DE ONAYLADI: Türkiye’de esas itibarıyla değişen, Başbakanlık sistemidir. Türkiye’de seçimler olur, ondan sonra başbakan, parlamentodaki çoğunluğuna göre belli olurdu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) ile seçim akşamı, Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı da geçmiş dönemde başbakanın kullandığı yetkilerin hemen hemen tamamını kullanıyor. Bu anlamda başbakanlık sisteminden CHS’ye geçilmiştir. CHS’de kendi içerisinde, bu beş yıllık uygulamalar çerçevesinde revizyonlar yapılabilir. Tabii ki esas olan, Türkiye’de CHS’den geri dönüş yoktur. Milletimiz üç seçimde de CHS’yi onaylamış. Hem anayasada hem de iki kez CHS’de dile getiren Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı seçerek bunu onaylamıştır. Zaten öyle zannediyorum ki, “Tekrar parlamenter sisteme dönelim” talebi yakın vadede gündeme gelmeyecektir.
ASLOLAN ETKİNLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK:
Sisteme dair meseleleri tek tek konuşmak yerine; önümüzdeki dönemde yapmayı ümit ettiğimiz, bütün partilerin de olumlu katkı sağlamasını beklediğimiz yeni anayasa çerçevesinde tartışılmasını daha doğru buluyorum. Aslolan, CHS’nin Türkiye’nin geleceğinde sürdürülebilirliğinin ve etkinliğinin sağlanmasıdır. Türkiye’nin artık hakikaten 12 Eylül Anayasası’nın ruhundan, prangalarından kurtulması lazım. Bunun için de iyi niyetle, samimiyetle herkesin eteklerindeki taşı dökerek yeni anayasa sürecine katkıda bulunması gerekir.
ORAN TARTIŞMASI DOĞRU DEĞİL: (Yüzde 40 gibi bir oran olabilir mi?) Ben bir oran telaffuzunu şu aşamada doğru bulmuyorum. Bu konunun da münferit bir konu olarak ele alınmasını doğru bulmam. Konunun, bir anayasa değişikliği kapsamında tartışılabilecek bir konu olduğunu düşünüyorum.
YENİ ANAYASA: Esas çabamız, Meclis’te uzlaşı ortamının oluşturulabilmesi için iyi niyetli bir çabanın ortaya konulması… Doğru zemin ve doğru yöntemlerle konuları ele almak zorundayız. Burada da tabii ki nihayetinde anayasa çalışması öncelikle Meclis’in bir aritmetik meselesidir, yani bir aritmetiği bulmak durumundasınız. Ama bundan daha önemlisi partilerin anayasası olmaz, milletin anayasası olur. Yapacağımız anayasayı, milletin anayasası olacak şekilde, yani toplumun büyük çoğunluğunun kabul edeceği ittifakla, konsensüsle çıkarmamız lazım. Bunun için de partiler arasında iyi niyetli bir tartışma zemininin oluşmasına gayret sarf etmeliyiz. İnşallah başarabileceğimizi ümit ediyorum.
‘Cumhur İttifakı bir pazarlık ittifakı değil’
(50+1 Cumhur İttifakı’nda sıkıntıya yol açar mı?) Hayır açmaz. Başından itibaren Cumhur İttifakı’nı oluşturan AK Parti ile MHP arasında ve özelikle Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Bahçeli arasında karşılıklı saygıya dayalı fevkalade nitelikli bir diyaloğun sürdürüldüğünü görüyoruz. Cumhur İttifakı bir pazarlık ittifakı değil, bir ilke ittifakı olarak bugünlere geldi. Dolayısıyla bunu bir koalisyon, bir pazarlıkların ittifakı, bir al-ver meselesi olarak değil, Türkiye’nin milli meselelerinde, hemen hemen ana meselelerinin tamamına yakınında ortak fikirlere sahip olan iki farklı partinin ittifakı olarak görmemiz lazım… Hiçbir zaman bir koalisyon tabiri kullanılmadı, hiçbir zaman bir koalisyon algısı, anlayışı içerisinde hareket edilmedi. Ben bir sıkıntı, bir sorun olacağını zannetmiyorum.
‘Meclisimiz kimsenin görev vereceği bir yer değildir’
(Can Atalay kararı TBMM’de okunacak mı?) Meclis kimsenin görev vereceği bir yer değildir. TBMM, milli iradenin tecelligâhı olarak 85 milyon milletimizin bütün siyasi farklılıklarının yansıtıldığı, yasaların çıkartıldığı, hatta anayasayı bile değiştirilebilme kudretine sahiptir. TBMM, kendi gündemine sahiptir. Kendi öncelikleri içerisinde ne zaman ne adım atılacağını bilir.
MECLİS SOKAK DEĞİL: (CHP’nin adalet nöbeti) Bunlar Meclis’te daha önce de yaşanmış konulardır. Bizim arkadaşlardan beklentimiz, Meclis’te her türlü görüşü söylesinler. Ama Meclis, böyle sanki sokakta bir protesto eylemi yapar gibi oturma eylemlerinin yapılabileceği, pankartların açılarak sloganlarla birtakım gösterilerin yapılabileceği bir yer değildir. Bu oturma eylemlerinin bir an evvel sonlandırılmasını ümit ederim.