ERZİNCAN – 13 Şubat günü saat 14.30 sularında meydana gelen büyük maden faciasının yaşandığı İliç’teyiz. 9 işçinin göçük altında kaldığı ve Anagold şirketinin işlettiği Çöpler Altın Madeni’nde kayma, siyanür liçinin taşması sonucu oluştu.
Çöpler Köyü’ne sürekli çakarlı çakarsız araç akışı var. Köye ilk girdiğimizde kadınlar, facianın ‘baş sorumlusu’ olarak tanımladıkları Anagold Maden Şirketi tarafından yapılan cami etrafında bekleyişteler. Caminin aşağısında kurulan taziye evinde erkekler, caminin etrafını saran çakarlı araçlar ve Fırat Nehrini izleyen çocuklar.
‘BİZLERE KALAN ÖLÜM ONLARA KALAN ALTIN’
Köyün içinde dolaşırken selam verip geçmiş olsun dediğimiz 4 kadından ikisi bizlerle konuşmaya başlarken diğer iki kadın yanımızdan uzaklaştı. Bizi evine davet eden kadınlardan biri demlediği çaydan doldurarak aç olmadığımızı söylememize rağmen çerez getirdi. Sohbet etmeye başladığımız kadın, “Bir bilgi alabildiniz mi” diye bizlere sordu ve devam etti: “Dünden beri kuzenimin eşi ve bizler bekleyiş halindeyiz. Perişan olduk bize kimse bilgi vermiyor. Eşlerimize orada çalışmayın dedik ama şirket yetkilileri tek tek evleri dolaştı burada, ‘Zengin olacaksınız, çocuklarınızın geleceğini kurtaracaksınız, bir doktordan çok maaş alacaksınız’ dediler. Ama bizlere kalan şey ölüm onlara kalan altın oldu.”
‘DEVLET ADAMLARI OTURMUŞ TAZMİNAT KONUŞUYOR’
Konuştuğumuz bir başka kadının eşi göçük altında. Yaşı genç olan bu kadının yanında 7 yaşındaki oğlu da bulunuyordu. Genç kadın oğlunu göstererek “Benim oğlum uyanıp babam neden toprağın altında, babam öldü ve onu gömdünüz mü diye soruyor, bu bize yapılan ne şimdi? Ben bu yaşımda çocuğumla dul kalırsam bana kim bakacak? Devlet mi, devlet adamları ve açgözlü akrabalarımız taziye evinde oturmuş alacakları verecekleri tazminatı konuşuyor.”
‘KONTROL ALTINA ALINMAYA ÇALIŞILAN BİR KÖY’
Bulunduğumuz Çöpler köyünden Kenan Öz ve Adnan Keklik ile İliç ilçesinden Ramazan Çimen göçük altında. Köyün genel durumuna bakınca şirket yetkililerinin ve bürokratların yaşanan faciadan sonra köyü düzenli olarak ziyaret ettiğini görülüyor. Fakat daha çok kontrol altına alınmaya çalışılan köylüler ve köy var.
Facianın yaşandığı maden sahasının 4 km önüne kurulan Nizamiye Kapısına varana kadar 3 polis noktasından geçtik. Yolda karşılaşıp görüştüğümüz her kişi bizim hemen ardımızdan kolluk kuvvetleri tarafından çevrildi. Nizamiye kapısı etrafında göçük altındaki yakınlarını bekleyen insanlar, Jandarma, Erzincan İl emniyet müdürü, sivil polisler, siyasi parti temsilcileri bulunuyor.
‘BENİM BABAM NEDEN 20 BİN LİRA KAZANIYOR’
Büyük bir araç içinde bekleyen genç bir kadın ile bu karmaşa içerisinde göz göze geldik. Aracın önüne girip geçmiş olsun dediğimizde bizi içeri buyur ettiler. Genç kadın, annesi, erkek kardeşi ile göçük altındaki akrabalarını beklediklerini belirtti. Konuşmaya “İsmimizi ya da kayıp olan yakınımızın adını verirseniz hayatı bize zehir ederler” diye başlayan kadın kadın şöyle devam etti: “Erkek kardeşim ve babam da burada çalışıyor. Herkes dışarıdan açgözlü olduğumuz için bu işleri yaptığımızı zannediyor ama öyle değil. Büyük şehre gitsek ev yok, iş yok, hayat yok. Buradaki evimizi satsak büyük bir şehirde 1 yıl bile barınamayız. Bir jandarmanın arkadaşı ile konuşurken ‘onlar da başka şehre gitseymişx doktordan çok para alıyorlar’ dediğini duydum. Peki benim toprağımdan çıkan altın yabancı bir firmanın oluyor da benim babam neden 20 bin lira kazanıyor.”
‘HEPİMİZ ORADA 9 KİŞİ OLMADIĞINI BİLİYORUZ’
Nizamiye Kapısı önünden İliç merkezde bulunan bir kahvehanedeyiz. Burada sivil toplum gönüllüleri, avukatlar bilgi alışverişi yaparken üzerinde Anagold Şirketinin iş kıyafeti bulunan genç bir erkeğin arkadaşıyla arasında geçen konuşmayı dinliyorum. Kürtçe konuşan bu gençler, “Kimse bir bilgi alamıyor. Yetkililer telefonları açmıyor. O bölgeyi en iyi biz biliriz en azından bizden rehberlik alsınlar” diyor.
Anagold iş kıyafeti giyen gencin arkadaşı yanından ayrılınca, kendisiyle sohbet etmeye başlıyoruz. Bu genç erkek 4 yıldır Çöpler Altın Madeninde taşeron bir firma ile çalışıyor. İsmini vermekten korktuğunu belirten genç, “Ben ve benim gibi yüzlerce genç var taşeron firmalar ile çalışan. Çalıştığımız alan devasa ve karmaşık bir alan. Her gün 300-400 kişi orada çalışıyor. Şimdi 9 kişi göçük altında diyorlar ama orada çalışan iş makinaları, tonla araç, etrafta gezen insanlar bunların hiçbiri araştırılmıyor. Hepimiz orada 9 kişi olmadığını biliyoruz” diye konuştu.
‘İNSAN ONURUNA YAKIŞIR BİR ŞEKİLDE ÇALIŞMIYORUZ’
Anagold Şirketi’nin kendilerine basına konuşmamalarına dair baskı yaptığını belirten genç, şöyle devam etti: “Sabah eşi rahatsız olduğu için izin almaya çalışan ve izin verilmeyen arkadaşım şu an göçük altında. Engelli çocukları var, evde onu bekliyorlar. Evet çok para alıyorduk ama insan onuruna yaraşır bir şekilde çalışmıyoruz. Çoğumuzun kronik baş ağrısı, düzenli boğaz şişmesi, yüksek ateş ile çalıştığını o şirket bilmiyor mu? Şimdi de basına konuşmayalım diye baskı yapıyorlar. Buradaki aileler çocuklarına gelecek vermek için bu madende çalışmayı kabul etti. Onların paraya ihtiyacı vardı. Peki ya devletin, bakanların neye ihtiyacı vardı da bizi zehirlenmelerine izin verdi.”